top of page
TÜRKSÖZÜ Güncel Söylem Dergisi

Sesli Dinlemek için tıklayın
00:00 / 20:05Araştırmacı Yazar Cemil Kılıç ile Söyleşi

1. Kendinizi ve çalışmalarınızı TÜRKSÖZÜ okurlarına kısaca tanıtır mısınız? Kamudaki görevinizden ayrılma nedeninizi bir kez de dergimizin okurları için anlatır mısınız?
İstanbul doğumluyum. Çocukluğumun önemli bir bölümü Sinop’un Gerze İlçesine bağlı bir köyde geçti. İlkokulun ilk iki sınıfını da orada okudum. Üçüncü sınıftan başlayarak eğitimim İstanbul Gaziosmanpaşa’da sürdü. 4 ve 5. Sınıfta iken öğleden sonraları mahalle camisindeki Kur’an Kursuna gittim. Kur’an eğitimimi yazları da sürdürdüm. İlkokul üçüncü sınıfta namaz kılmaya başladım. O yıl ilk kez Ramazan orucunu da tam olarak tuttum. İlkokulun ardından Küçükköy İmam Hatip Lisesi’nin orta bölümüne yazıldım. Liseyi de aynı okulda okudum. Ardından Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne girdim. Kelam ve İslam Felsefesi bölümünü ve ek olarak Arap dili ve Edebiyatını seçtim. 1998’de okulu bitirdim. Sonra yine Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü Sosyoloji ve Sosyal Antropoloji Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimi aldım. “Ümmet Sisteminden Ulus Devlete Geçişte Harf İnkılabının Kültürel Değişim Üzerine Etkileri” başlıklı tezimle yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Çeşitli camilerde resmiyet dışı olarak imamlık ve müezzinlik yaptım. Rahmetli babamın isteğiyle yıllarca Ramazan aylarında teravih namazları kıldırdım. Camilerde vaazlar verdim. Bu arada yüzlerce kişiye Kur’an okumayı ve tecvidi öğrettim 1999’da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak atandım. 2001 ve 2002 yıllarında askerlik yaptım. 2006 yılında Eğitim İş Sendikasına üye olup İstanbul örgütlenmesinde görev aldım. 2006’dan 2022 yılına değin Eğitim İş’in çeşitli yönetim organlarında yer aldım. 2008 yılında Atatürkçü Düşünce Derneği’ne üye oldum ve Fatih Şubesinin kuruluşuna öncülük ettim. 2012 yılında evlendim. 2016’da Bumin Kağan adını verdiğim bir oğlum oldu. 2003’ten 20016’ya değin Cem Vakfı’nın çeşitli çalışmalarına katılıp destek verdim. 25 Ocak 2023’te Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne üye oldum. Cem Vakfı tarafından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine ilişkin AİHM’de açılan davaya, hazırladığım bir raporla katkı sundum. Davanın gerekçeli kararında raporum da yer aldı. Köken olarak Eymür Türkmenlerindenim. Sünni bir aileye mensubum. Ancak hiçbir mezhebe aidiyet duymuyorum. Yaşamım boyunca hiçbir cemaate ve tarikata üye olmadım. Sözün özü; mezhepsiz, cemaatsiz ve tarikatsız biriyim. Lise yıllarımdan beri Kemalist’im. Yaşamımdaki en önemli değerlerden biri Atatürkçü kimliğimdir. Yaklaşık 8 yıllık bir uğraş sonucu “İslam’ı Anlamak İçin Türkçe Kur’an” adlı bir çalışma yayımladım. Kur’an’ın Tanrı sözü (Kelamullah) olarak nitelenmesinin tevhid inancına aykırı olduğunu düşündüğümden “Halku’l- Kur’an” tartışmasında Kur’an’ın mahluk olduğu inancını savunuyorum. Buna göre, Kur’an, anlam ve kavram olarak Allah’a, lafız olarak ise Hz. Muhammed’e aittir. Allah Kur’an’ı yaratandır, söyleyen değildir. Ayrıca “Türkçe İbadet” adlı kitabımla anadilde ibadet hakkını savundum. Kendimi inançsal açıdan “Muhammedî Müslüman” olarak tanımlıyorum. Tanrı düşüncem tümtanrıcı bir içerikte olup evrenin bilinç sahibi olduğuna inanıyorum. Ateizme, deizme ve teizme uzağım. Zira ben tümtanrıcıyım. Başka bir deyişle panteistim. Kur’an’ın panteist düzlemde bir Allah anlatısı içerdiğini görüyorum. Şeriata karşıyım. Niyesi şeriat, egemen Emevi İslam anlayışına bağlı bir kesim Müslümanların fıkıh külliyatına dayanan, büyük ölçüde dönemsel ve yerel Arap örfünü esas alan konjonktürel bir hukuk sistemidir. Bu nedenle, şeriatın doğrudan doğruya Allah’ın yasaları olarak nitelenmesi Allah’a iftiradır. Niyesi Allah’ın yasaları şeriat değil, Sünnetullah’tır. Ulu önder Atatürk öncülüğünde gerçekleşen ve temeli laikliğe dayanan büyük Cumhuriyet devrimi, egemen Müslümanların işlevsizleşmiş ve zaman dışı kalıp donmuş hukuk sistemi olan şeriatın ortadan kaldırılıp İslam hukukunun çağdaşlaştırılması devinimidir. Bu bağlamda Cumhuriyet devrimi İslam tarihindeki en büyük içtihat çalışmasıdır. İmam Gazali ve Nizamiye Medreseleri tarafından kapatılan içtihat kapısının yeniden açılmasıdır. Cumhuriyet devrimi, İslami, insancıl ve ulusal anlamda büyük bir atılımdır. Yaptığım çalışmalar, yazdığım kitap ve makaleler ve savunduğum görüşler nedeniyle 2019 yılı Ocak ayında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğinden açığa alındım. Mayıs’ta görevime yeniden döndüm. 2022 yılı 13 Aralık günü ise gerici çevrelerin, sapık tarikatların ve kimi nefret vaazları veren sapkın vaizlerin baskısı ve isteğiyle uyduruk bir soruşturma sonucu kamu görevinden bütünüyle çıkarıldım. Yeniden görevime dönebilmek için yargısal mücadelemi sürdürüyorum. Öğretmenlik sürem boyunca binlerce öğrencime Muhammedî İslam’ı, Kur’an’ı, cumhuriyet değerlerini, insan hak ve özgürlüklerini öğretip gerici dinbazlığa karşı mücadele bilinci aşıladım. Görüş ve inançlarımı anlatmak için yüzlerce söyleşi, konferans ve bilgi şöleninde yer aldım. Yüzlerce televizyon izlencesine, bir o kadar da radyo söyleşisine katıldım. Pek çok bilgi ağı sitesinde dinsel ve siyasal yazılar yazdım. Yazılarımda siyasal ümmetçiliğe karşı laik ve çağdaş yurttaşlığı savundum. Büyük düşün insanı Tevfik Fikret’in; “Vatanım ruy-ı zemin, milletim nev-i beşer” sözünde olduğu gibi yeryüzü kardeşliği ülküsüne bağlandım. Bununla birlikte özellikle Türk dili ve Türk toplulukları üzerine kapsamlı araştırmalar yaptım. Özellikle belirtmeliyim ki, 552’de kurulan ve 740’lı yıllara değin süren Türk Kağanlığı dönemine büyük ilgi duyuyorum. Kur’an’a, İslam inancına ve İslam mezheplerine ilişkin çalışmalarımı aralıksız sürdürüyorum. Görüşlerimi daha ayrıntılı bir biçimde öğrenmek isteyenler, “İslam Bu Muhammedî İslam”, “Kur’an ile Aldatmak”, “Cami ve Siyaset”, “Türkçe İbadet”, “Atatürk ve Türkçenin Işığı” ile “Allah Adına” adlı kitaplarıma başvurabilirler.
2. Bir tanrıbilimci olarak Türk dili alanında neden bir kitap yazma gereği duydunuz?
Türk diline ve Türk kimliğine yönelik en büyük saldırı din kaynaklı. Din kaynaklı saldırıya bir din bilgini olarak karşı koymak ve Türk dilini savunmak için Atatürk ve Türkçenin Işığı adlı bitiği yazdım. Türk dilinin yeryüzündeki bütün dillerden daha derin, daha engin ve daha varsıl olduğunu haykırma ve bu gerçeği gözler önüne serebilme isteği beni böylesi bir çalışmaya yöneltti.
3. Kendilerini “Türkçü”, “milliyetçi” olarak tanımlayan kurumların ve yine bu tanımlarla kendilerini tanımlayan, kamuoyunun önünde duran kişilerin Türk dilini gündelik yaşamda kullanımlarını ve Türkçe bilinçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir ulusun en önemli ve en yaşamsal değeri dilidir. Dil yoksa ulus da yoktur. Türk dili Türk ulusunun soluğudur. Türk diline önem vermeyen, gelişi güzel konuşan, öz Türkçe sözcük duyarlılığı olmayan kişi ve kurumlardan Türkçü olmaz.
4. Emre Koşak’ın “Dilde Türkçü olunmadan düşüncede Türkçü olunmaz” sözünü nasıl yorumlarsınız?
Bu çok önemli ve yerinde bir yaklaşımdır. Ben bu yaklaşıma katkı olarak şunu belirteyim: Kişi konuştuğu Türkçe denli Türk’tür. Türk diline bir yığın yad sözcük sokmak yurda yabancı asker sokmaktan farksızdır. Bir sözün Türkçesi varsa o kullanılmalıdır. Türkçesi yoksa üretilmelidir. Üretilemiyorsa ancak o zaman yad sözcük kaçınılmaz olarak kullanılabilir. Bu, yeryüzündeki bütün dillerde böyledir. Bütün dillerde yad sözcük vardır. Ancak bunun bir kısıtı olmak durumundadır. Türk dili yolgeçen hanı değildir. Türk dilini korumanın ülkenin sınırlarını korumaktan daha kutsal olduğunu bilmeyen, anlamayan kimseden Türkçü olmaz, olamaz.
5. İyi Parti Genel Merkez yönetimine son Bursa mitingi sırasında Türkçe kullanımları ile ilgili toplumsal basında oldukça sert bir eleştiri yönelttiniz. Sonrasında da bilir-bilmez birçok kişiden tepki aldınız. Konuyu bilgisi olmayan okurlarımız için buradan paylaşır mısınız?
Tepki almadım. Bilinçli bütün Türkler ve Türkçüler bu karşı koyuşuma omuz verdi. Bana tepki yalnızca Türk ve Türkçe yağılarından geldi. Onlardan böyle bir tepki gelmesi doğaldır. Niyesi onlar adı üstünde; Türk karşıtlarıdır.
6. Kurucu Genel Başkanlığı’nı üstlendiğiniz Toplumsal Esenlik Derneği’nin amaçları nelerdir?
Yeryüzündeki bütün Türklerin ortak değeri Türk dilidir. Hangi din, inanç ve mezhepten olursa olsun, isterse inançsız olsun bütün Türklerin kutsal bağı Türk dilidir. Toplumsal Esenlik Derneği, bu bağı taban alarak bütün Türklerin birliğini savunmak için kuruldu. Derneğimizin simgesi şanıraktır. Şanırak Türklüğün birlik simgesidir.
7. Derneğiniz yoğunluklu olarak hangi alanlarda çalışmalarını ve etkinliklerini yürütmektedir?
Derneğimizin çalışmalarının omurgasını dil üzerine yapılan etkinlikler oluşturmaktadır. Bu bağlamda 13 Mayıs Türk Dil Günü törenleri düzenlemekteyiz. Ayrıca büyük Atatürk’ün öncülüğünde başlatılan dil devriminin de içtenlikçi ve ödünsüz savunucusuyuz.
8. İkinci ihanet süreci ve bu süreç doğrultusunda tehdit altında olan Türk ulus kimliği ve Türkçemize ilişkin neler söylemek istersiniz?
Anayasamızın 66. Maddesi ve 42. Maddesi olduğu gibi korunmalıdır. Bu maddelerde yapılacak herhangi bir değişiklik Türk ulusunun ve Türk devletinin sonunu getirir.
9. Son olarak Türkçe bilinci sizinle bire bir örtüşen TÜRKSÖZÜ Dergisi’ne ve okurlarına bir iletiniz ya da iletileriniz var mı?
Öteden biri şu yanlış düşünce söylenip duruyor: Yad sözcükler olmadan Türkçe konuşamaz ve yazamayız. Bunun yanlışlığını kanıtlamak için son Türk Dili Günü törenimizde yaptığım bütünüyle Türkçe sözcüklerden oluşan konuşmamı buraya ileti olarak almak isterim. Okurlarınızın ilgisine sunuyorum:
Toplumsal Esenlik Derneği’nce Düzenlenen, 748. TÜRK DİL GÜNÜ TÖRENİNDE YAPTIĞIM KONUŞMA: Değerli Katılımcılar, Sevgili Konuklar, Uzaktan, yakından gelerek törenimize güç veren seçkin yurttaşlar, Hepinizi en içten duygularımla esenliyorum. Var olun, sağ olun. Bugün, bizi biz yapan en önemli değerimiz olan Türk dilinin bu topraklarda yönetim dili oluşunun 748. yıl dönümü kutluyoruz. Bu büyük olayın gerçekleştiricisi atamız Karamanoğlu’nu, devrimci arkadaşlarıyla birlikte en derin saygılarımızla anıyor, kutlu anılarının sonsuza değin yaşayacağına olan inancımızı bir kez daha dile getiriyoruz. Türk dili binlerce yıllık geçmişinde pek çok engelleri aştı, büyük bunalımların içinden geçti, eşsiz bir ölüm kalım savaşımından üstün bir başarıyla çıktı. Dilimize yönelik saldırılar yeryüzünde başka bir dil için söz konusu olmayan ölçüde çetindi. Gün geldi, Türkçe konuşmak yasaklandı. Gün geldi, Türkçe yazmak engellendi. Gün geldi, Türkçe aşağılandı, küçümsendi. Dilimize başka dillerden bir yığın sözcük dolduruldu. Öz Türkçe sözcükler yerine alıntı sözlerle dilimizin özgünlüğüne ağır vuruşlar yapıldı. Bu vuruşlar gerçekte doğrudan doğruya Türklüğe karşı açılmış bir savaştı. Türk’ün dili kimi içi boş inançlarla başka bir dilin boyunduruğu altına alındı. Türk’e şöyle denildi: Senin dilin değersizdir, yetersizdir, yoksuldur. Sen bu dili değil Arap dilini benimsemelisin. Niyesi Arap dili kutsaldır, Tanrı’nın dilidir. Nitekim Tanrı son kutsal iletisini Arap dilinde göndermiştir. Öldüğünde toprak altında Türk diliyle değil Arap diliyle sorgulanacaksın. Diriliş sonrası öbür yaşamda Arap diliyle konuşacaksın. İşte bu nedenlerden ötürü Türk dili geçici ancak Arap dili kalıcıdır. Arap dili sonsuz yaşamın dilidir. Değerli Katılımcılar, Sevgili Konuklar, Yüzyıllarca işte bu türden gerçek dışı sözlerle Türkler dilleri üzerinden aşağılandı. Oysa bunların biri bile doğru değildi. Türkler neredeyse Türkçe konuştukları için utanacak duruma düşürülmek istendi. Türk diline yüzyıllar içinde binlerce Arapça sözcük dolduran dil satkınları dönüp şöyle dedi: Görüyorsunuz, Türkçede ne denli çok Arapça sözcük var. Onları dilimizden çıkarsak geriye Türkçe diye bir dil kalmaz. Oysa bu da doğru değildi. Bu alçakça söylenmiş bir yalandı. Bu satkınca savunulmuş bir düzmecilikti. Gerçeği söyleyelim: Türk dili başka bir dile gereksinecek bir dil değildir. Daha a çığı; Türk dili Arapçaya, Farsçaya yanı sıra batı dillerine gereksinim duyan bir dil kesinlikle değildir. Ancak Türklerin çoğu kendi dillerinin gücünden, varsıllığından, enginliğinden bilgisiz durumdadır. Yönetimde artı toplumsal yaşamda etkin bir bölüm Türkler, öz Türkçe güzelim sözcükler dururken başka dillerin sözcüklerine yöneldi. Türkçe sözcükler unutulmaya bırakıldı. Kimileri, başka dillerden gelme duyulmamış, anlaşılmaz dahası alışılmamış yad sözcüklerle konuşup yazmayı çok bilirlik göstergesi saydı. Böylece bilgiçlik tasladılar. Bu sağlıksız tutum bugün de sürmektedir. Öte yandan öz diline karşı duyarsız, ilgisiz dahası küçümseyici davrananlar başka dillerin sözcüklerine derin anlamlar yüklediler. Türkçe sözcükleri ise yetersiz, dar anlamlı artı kısıtlı saydılar. Özellikle Arapça, Farsça sözcüklerde büyülü dahası sözde gizemli anlam ardına düştüler. Bu satkınlık apaçık bir biçimde bir aşağılık duygusudur. Yine gerçeği söyleyelim: Ancak kendisini aşağılık görenler başkalarının dillerine, o dillerin sözcüklerine özenirler. Onlar özgüvensiz öykünmecilerdir. Onlarda ulusal özsaygı yoktur. Onlar dilleriyle kıvanç duymazlar. Onlar Türk oldukları için, Türkçe konuştukları için utanırlar. Onlar gerçekte utanç çukurlarının içine düşmüş acınası kişilerdir.
Değerli Katılımcılar, Türk diline yönelik çıyanlık, okullarımızda “Arapça Günü” kutlama etkinliklerine değin vardı. Ulaşılmak istenen amaç Arapçayı Türk ülkesinde yönetim dili yapmaktır. Bu, Türkleri yok etme, Türklüğü eritme çabasıdır. Bu, Türklüğe karşı bir soykırım tasarımıdır. Buna kesinlikle geçit vermeyeceğiz. Alp Er Tunga’dan, İllig Kağan’dan, İlteriş Kutluk Kağan’dan, Tonyukuk’tan, Kaşgarlı’dan, Karamanoğlu’ndan, Ulu Önder Atatürk’ten aldığımız güç, esin artı eşsiz istençle kutlu dil, görklü dil, görkemli dil Türkçeyi savunacağız. Türkçe özümüzdür, sözümüzdür, övüncümüz, kıvancımızdır. Türkçe sesimizin özgürlük bayrağıdır. Bu bayrak sonsuza değin dalgalanacak. Onu indirmeye kimsenin gücü yetmeyecek. Bu uğurda atamız İllig Kağan ile İstemi Han gibi başlıya baş eğdirecek, dizliye diz çöktüreceğiz. Değerli Dinleyiciler, Sevgili Konuklar, Saygıdeğer Katılımcılar, Kuşkusuz en büyük yurtseverlik, en büyük ulusçuluk, en büyük Atatürkçülük, Türk dilini korumak, geliştirmek, yaygınlaştırmaktır. Bu tümceden yola çıkarak şimdi size, Türk diline ilişkin, belleğinize işlemenizi dilediğim kimi yalın gerçekleri açıklayacağım: Yeryüzünün en güzel dili Türkçedir. Yeryüzünün en varsıl dili Türkçedir. Yeryüzünün en eski dili Türkçedir. Türkçede, Türkçe olmayan sözcük sayısı öbür dillere göre oldukça azdır. Öbür dillerde Türkçeden alınma binlerce sözcük vardır. Arapçada Türkçeden geçme binlerce sözcük vardır. Son Tanrı iletisi olduğuna inanılan, Arapça yazılmış o yapıtta bile 4 Türkçe sözcük vardır. En eski yazılı belgeler olan Sümerce yazıtlarda yüzlerce Türkçe sözcük vardır. Türk dili yeni sözcük üretme olanakları en geniş dildir. Türk dilinde deyimler artı simgesel anlatımlar öbür dillerle karşılaştırılamayacak denli çoktur. Bu gerçekleri kanıtlamak benim için işten bile değildir. 35 yıldır tutkulu bir sevi ile üzerinde çalıştığım Türk dili yaşamımı anlamlandıran en önemli değerdir. Sevgili Dinleyiciler, Değerli Konuklar, Türk dili bilim dilidir. Türk dili yazın dilidir. Türk dili eğitim dilidir. Türk dili özel, özgün dahası özgür bir dildir. Türk dili kut dilidir. Göksel anlamlarla bezelidir. Türk dili gizemli, büyülü, yüreğe işleyen eşsiz bir ezgi gibidir. Yaşasın dilimiz! Yaşasın ulusumuz, Yaşasın yurdumuz! Hepinizi en içten duygularımla bir kez daha esenliyorum. Varlığımız Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene! Var olun, sağ olun.
Kısa Açıklama: Bu konuşmada yalnızca yüzde yüz Türkçe sözcükler kullanılmıştır.
Galeri

bottom of page















