top of page
Sesli Dinlemek için tıklayın
00:00 / 16:06

Araştırmacı Yazar Nail Topal ile Söyleşi



  1. Kendinizi ve çalışmalarınızı TÜRKSÖZÜ okurlarına kısaca tanıtır mısınız? Araştırmacı yazar ve öğretmen kimlikleriniz, yazınızı ve düşünsel yolculuğunuzu nasıl biçimlendirdi?
31 Mayıs 1946 tarihinde Aydın Ortaklar’da doğdum. Babam Recep Topal, Hatay’a ilk giren Mızraklı Süvari Çavuşlarındandı. Annem Melek Topal, 1. Dünya Savaşı’nda Yemen’de şehit olan Isparta-İslamköylü Şehit Ethem’in oğlu Mustafa Aydın’ın kızı ve şehit torunuydu. Babam ve annemin bu özelliklerini, hiçbir zaman unutmadım. Ortaklar İlköğretmen Okulu’nu 1963-1964 döneminde bitirdim. Burası eski bir Köy Enstitüsü yerleşkesiydi. Toplumculuk, yurt sevgisi, Atatürk sevgisi, bize burada aşılandı. Okulun geniş kitaplığı yetişmeme zemin hazırladı. 1963-1964 Öğretim yılında, Elazığ-Palu Atatürk İlköğretim Okulu’nda çalıştım. Ülkemizi tanımaya çalıştım. 1964-1965 Öğretim yılında, Bursa Eğitim Enstitüsü, Edebiyat Bölümü sınavlarını kazanarak, burada iki yıl okudum. Bizler Edebiyat Grubu Öğretmeni olarak mezun olduk. Branşımız hem Türkçe-Edebiyat hem de Tarih-Coğrafya-Yurttaşlık Bilgisi öğretmenliğiydi. Atandığımız kurumlarda, bu dersleri okuttuk. İlk atandığım yer, Afyonkarahisar-Bolvadin Lisesi’ydi. Burada iki yıl çalıştım. 1970 yılında, Bolvadin Kemerkaya Ortaokulu Müdürü ve Edebiyat Grubu öğretmeni olarak atandım. Bu, bir seçim ortaokuluydu. Burada iki yıl çalışarak, kurumu geliştirmeye çalıştım. 1971-1972 Öğretim Yılı’nda Aydın-Ortamahalle Ortaokulu’na atandım. 1972 yılında eş durumundan, Söke Kız Meslek Lisesi’ne atandım. Eşim Nüşhet, İlkokul öğretmenidir. Babası rahmetli Mazlum Yaman bir şehit oğludur. Söke’de sekiz yıl öğretmenlik ve Müdür yardımcılığı yaptım. Öğretmen örgütü TÖB-DER’in yurt çapında düzenlediği boykota katıldığım için, 1980 yılında Yozgat-Şefaatli-Sarıkent Ortaokulu’na atandım. Kısa bir süre burada görev yaptım. Danıştay kararıyla, eski görev yerime döndüm. Bizlere ders görevi verilmedi. İdari hizmetlerde çalıştırıldık. 1980 yılında, Koçarlı-Mersinbeleni Ortaokulu’na atandım. Burası da bir seçim ortaokuluydu. Burada 1981-1982 öğretim yılında görev yaptım. Danıştay’ın ret kararı vermesiyle, Yozgat-Sorgun Lisesi’ne atandım. Burada bir yıl görev yaptıktan sonra, Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlık sınavlarını kazanarak TODAİE-KYUP’ta okudum. Burası Lisansüstü eğitim veren bir kurumdu. Okulu başarıyla bitirdim. Bir yıl da tez çalışması yaptım. Tez danışmanım, Prof. Dr. Ruşen Keleş’ti. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi hocasıydı. Aynı zamanda bizim TODAİE derslerine de geliyordu. Tez konum 1970-1984 Yılları Arasında Kentleşmenin Yerel Yönetimlere Etkileri adını taşıyordu. Bir yıl içinde tezimi yazarak, her ay Ankara’ya giderek, tez danışmanımın gözetiminde, tezimi bitirdim. Kamu Yönetimi Uzmanı oldum. Bu yüksekokul, Başbakanlığa bağlı bir kurumdu. Yasaya göre, iki kademe terfi de aldım. Yozgat-Sorgun’daki görevime devam ettim. Uzmanlığımla ilgili bir görev bana verilmedi. Üç yıl Sorgun’da bir yıl Ankara’da olmak üzere, dört yıl görev yaptım. 1986 yılında Denizli-Sarayköy Lisesi’ne atandım. Kısa bir süre sonra, öğretmen fazlalığı nedeniyle, oranın Hasköy Ortaokulu’na Türkçe öğretmeni olarak atandım. Burada iki yıl çalıştım. 1988 yılında Aydın-Işıklı Köyü Ortaokulu’na atandım. Kısa bir süre burada çalıştıktan sonra, öğretmen fazlalığı nedeniyle Kuşadası-Çakabey Ortaokulu’nda görevlendirildim. Burada dört yıl çalıştıktan sonra emekli olabildim. Daha sonra da 5 yıl Söke’de 10 yıl da Kuşadası’nda dershanelerde öğretmenlik yaptım. Kısaca 26+15 olmak üzere 41 yıl öğretmenlik yaptım. Kuşadası’na yerleştim. Orada oturmaktayım.

  1. “Ateşten Adam Mahmut Esat Bozkurt” ile “Geçmişten Geleceğe Mahmut Esat Bozkurt” gibi eserlerinizde izlediğiniz araştırma yolu nedir? Çalışmalarınızda Mahmut Esat Bozkurt’a yönelmenize yol açan başlıca esin kaynağınız nedir?
Kuşadası’nda, Atatürkçü Düşünce Derneği’ndeki çalışmalarım sırasında, Mahmut Esat Bozkurt’u ve yaptığı çalışmaları, daha yakından öğrenme olanağına sahip oldum. İzlediğim konferanslardan, okuduğum kitaplardan ve o dönemlerde sağ olan, yaptığımız konferans çalışmalarına, İzmir’den gelen, Mahmut Esat Bozkurt’un büyük kızı Gün Bozkurt’u tanımaktan mutlu oldum. Atatürkçü Düşünce Derneği’nde bir gurup kurduk. Başkanlığını bana verdiler. Grubun adı Mahmut Esat Bozkurt’u Araştırma Grubu’ydu. 10-15 kişilik bir gruptu. Amaçlanan Mahmut Esat Bozkurt’u, halka ve öğrencilere tanıtmak için bir el kitabı hazırlamaktı. On beş günde bir yapılan toplantılara, on kadar arkadaşla başladık. Grubun başkanlığına ben seçildim. Grubun iki devamlı üyesi vardı. Biri ben, diğeri de rahmetli Gün Abla. Her toplantıda yapılan çalışmaları, onlarla ilgili yazdıklarımı, grup üyelerine okuyordum. Benim yazdığım “Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt” kitabı öyle hayat buldu. Konuyla ilgili geniş açıklama ve grup üyelerine ilişkin bilgiler o kitapta yer alıyor. Kitap üç baskı yaptı. Her baskısı bin adet olmak üzere, üç bin basıldı. 1. Baskıyı Kuşadası-Adabaşarı Dershanesi, 2. Baskıyı Mustafa Dinçoğlu Ağabey, 3. Baskıyı Mahmut Esat Bozkurt Ailesi adına, Prof. Dr. Gül Güner yaptı. Sorunuzda esin kaynağımı soruyorsunuz. Kuşkusuz, izlediğim konferanslar, okuduğum, o büyük adamla ilgili kitaplardır. Ancak beni en çok etkileyen, o dönemler Yrd. Doç. Dr.- şimdi Profesör- Şaduman Halıcı’nın verdiği konferanslar ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Yapılanmasında Mahmut Esat Bozkurt” adlı doktora tezidir. Ben O’nun konferanslarını izledikten ve doktora tezini okuduktan sonra, o büyük adamı daha yakından tanıdım. Kitaplarımı yazmaya öyle başladım. “Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt” adlı kitabım, yaptığım başvuru üzerine Aydın Milli Eğitim Müdürlüğünce öğrencilere tavsiye edildi. Mahmut Esat’ı tanıyanlarla özel görüşmeler yaptım. Kitaplar, o dönem aktif olan Yeni Yol Matbaası tarafından basıldı. En son yapılan 3. Baskı tarihi 2020’dir. İkinci kitabım, “Ateşten Adam Mahmut Esat Bozkurt” adını taşımaktadır. Atayurt Yayınevince basılmıştır. Bu kitabımız geniş kapsamlı bir kitaptır. Yedi bölümden oluşmaktadır. Bir araştırma inceleme niteliğindedir. Başına bir İngilizce önsöz eklerseniz doktora tezi sayılabilecek özelliktedir. Üçüncü kitabımız, “Geçmişten Geleceğe Mahmut Esat Bozkurt” adını taşır. Kitap 2021 yılında Atayurt Yayınevi’nce basılmıştır. ⁠Mahmut Esat Bozkurt’un ölümünden sonra, Adalet Bakanlığı’nca ve kurucusu olduğu Ankara Hukuk Fakültesi’nce çıkarılan özel dergilerdeki yazılardan yararlanılmıştır. Ayrıca daha sonra o büyük adama yapılan haksız suçlamalara yanıt niteliğindeki yazılardan ve benim yazılarımdan oluşmaktadır. Dördüncü kitabımı, “Kemalizm’in Öncüsü ve Yılmaz Savaşçısı Mahmut Esat Bozkurt” adıyla iki cilt olarak yazdım. Atayurt Yayınevi’nde basılmak için sıra bekliyor. Mahmut Esat Bozkurt’un yazdığı, sayısı 550’yi bulan makalelerden yararlandım. Bunları Prof. Dr. Şaduman Halıcı, dört cilt halinde Kaynak Yayınlarında yayımladı. Ben de onlardan geniş ölçüde yararlandım. Kitapta o büyük insanı tanıtan uzun bir makalem de var. İki cilt olarak yayınlanmayı bekliyor. Böylece, Kuşadası’nın ve Türkiye’nin yetiştirdiği büyük devlet adamı, Kuvayı Milliyeci, Atatürk’ün Ticaret ve Adalet Bakanı, Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt’u topluma tanıtmak için Kuşadalı bir aydın olarak, o büyük insana karşı yurttaşlık ve hemşehrilik görevimi yaptığımı düşünüyorum.
  1. Bozkurt’a ilişkin yaygın yanlış kanılar ya da eksik okumalar hakkında ne söylemek istersiniz?
Kemalizm karşıtı olanlar, yobazlar, o büyük adama her zaman karşı çıkmışlardır. Onlara hak ettikleri yanıtları, yapıtlarımla vermeye çalıştım. Onun hemşehrisi olan bir Türk aydını sıfatıyla görevimi yaptığımı düşünüyorum.

  1. Cumhuriyet’in kurucu değerleri günümüzde ne ölçüde yaşatılabiliyor? Hangi alanlarda aşınma, hangi alanlarda direnç gözlüyorsunuz?
Cumhuriyeti kurucu değerleri, “altı ok” olarak belirlenmiştir. Ancak bunlar, yobazlar, işbirlikçiler, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları tarafından aşındırılmaya çalışılıyor. Bunlara en iyi yanıtı Mahmut Esat Bozkurt, sayıları 550’yi bulan makaleleriyle veriyor. Ben de O’nu en iyi biçimde anlamaya ve her yıl verdiğim konferanslarda anlatmaya çalışıyorum.

  1. Tarih ile Türk dili ve yazınının, ulusal bilinç üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Bir ulusun tarihi ile anadili, o ülkenin kültürünün, en önemli yaşamsal araçlarıdır. Ana dil, o ulusun kültürel tapusudur. Biz anadilimiz Türkçe ile düşünürüz. Sevincimizi, acımızı, kısacası her türlü duygu ve düşüncemizi anadilimiz Türkçe ile oluştururuz. Kısaca ulusal kültürümüzün tapusudur anadilimiz. Onun kurallarına dikkat etmeli, kültürümüzü tüm Türk yurttaşlarına öğretmeliyiz. Bu görev, küçük yaşlarda, ailelere ve okullarda öğretmenlere düşmektedir. Ben ve bizim kuşaktaki aydınlar ve öğretmenler, böyle yetiştirildik. Ben Edebiyat Grubu Öğretmeni olarak mezun oldum. Yani hem Türkçe-Edebiyat hem de Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi öğretmeniydim. Daha sonraları branş seçtik. Ben anadilimiz Türkçe ve Edebiyat öğretmenliğini seçtim. 26 yıl öğretmenlik yaptım. Devlet kurumlarından emekli olduktan sonra da 15 yıl özel dershanelerde öğretmenlik yaptım. Aynı amaca hizmet ettim.

  1. Genç kuşakların Cumhuriyet ülküsüyle bağını nasıl değerlendiriyorsunuz? Eğitimci kimliğinizle hangi somut önerileri sunarsınız?
Bizler ve bizden önceki kuşaklar, Türk Milli Eğitimi’nin temel amacına göre yetiştirildik. Amacımız Türk Ulusuna yararlı bireyler yetiştirmekti. Öğretmen yetiştiren kurumlar, öğretmen okullarıydı. Öğretmen yetiştiren fakültelerdi. Eğitim Enstitüleriydi. Bunlara öğretmenlik formasyonu da verilirdi. Genç kuşakların Cumhuriyet ülküsüyle yetişmesi, hem ailede hem de okullarda yapılmalıdır. Kemalizm'e ve Türk Ulusçuluğuna bağlı emekli bir öğretmen ve yazar olarak, eğitim sistemimizin okullarda ve ailelerde yeterince verilemediği kanısını taşıyorum. Eğitim sistemimiz ve ulusçuluk anlayışımız güçlendirilmelidir.

  1. Genç okurlar için üç temel okuma öneriniz (yazar/kitap) nedir, neden bu yapıtları önerirsiniz?
Genç okurlar için, “Ateşten Adam Mahmut Esat Bozkurt – Nail Topal”, “Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin”, “Bizim Köy – Mahmut Makal” kitaplarını öneriyorum. Çalıkuşu Feride sadece bir roman kahramanı değildir. Kuşadası’nda öğretmenlik yapan, Söke ve Kuşadası’nda Kuvayi Milliye çalışmalarına katılan bir roman kahramanıdır. Bizim Köy- Mahmut Makal, öğretmen gözüyle Anadolu köyünü, 1950'li yıllarda köyümüzün, köylümüzün durumunu anlatır. Gençlerimize Atatürk'ten sonra ilk sıralarda yer alan, Ord. Prof. Mahmut Esat Bozkurt'u da tanımalarını ve onunla ilgili yazılanları okumalarını öneriyorum. Söke ve Kuşadası Cephesindeki çalışmaları, İzmir İktisat Kongresi, Medeni Yasa, Üniversite Reformu, Hukukun modern hale getirilmesi, Bozkurt-Lotus Davası'nın kazanılması, denizlerde kabotaj (yük ve yolcu taşıma) haklarının kazanılması O'nun eserleridir. Bu yüzden Türk gençleri O'nu mutlaka öğrenmelidir.

  1. “2. İhanet Süreci” üzerine görüşleriniz nelerdir? Bu sürece ilişkin yorumlarınızı ve öngörülerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Ülkede ihanet süreci, aslında 1980'li yıllarda başladı. İç güçlerin iktidar hırsıyla temel yasalarda yaptıkları değişiklikler, anayasaya aykırı yöntemler, politik zıtlaşmalar, iktidar hırsıyla temel ilkelerden ödün vermeler, artarak sürdü. Dinsel duygular, inançlar sömürülerek politikacıların dinsel malzemesi oldu. Ülkede üretim yerine tüketim arttı. Vicdanlarda kalması gereken dinsel inançlar, politik malzeme yapıldı. 12 Eylül 1980’de yapılan askeri darbe, ülkeyi geriye götürdü. Bir Türk aydını olarak Maraş olaylarını, TÖB-DER'e üye bir öğretmen olarak kınadığımız ve bir gün okula gitmediğimiz için, Yozgat'a sürüldüm. Uzun süre iki küçük kızımdan ve eşimden ayrı yaşamak ve çalışmak zorunda kaldım. Aldığımız Danıştay kararları uygulanmadı. Ancak Yozgat'ta 4 yıl kaldıktan sonra, 1986 'da Denizli Sarayköy'e oradan da Kuşadası'na gelebildim. Ülkede ihanet süreci, ancak yurtsever, ulusçu; Kemalist, halkçı siyasetler iş başına gelirse, ahbap çavuş ilişkileri kurulmazsa düzelebilir, diye düşünüyorum.

  1. Cumhuriyet tarihi yazımında sizce hangi alanlar eksik kalmıştır? Yakın dönemde ele almak istediğiniz yeni kişi ya da konu başlıkları var mıdır?
Romancının ya da yazarın yazdığı yapıtlarda, yarattığı kişilerde, gerçekçi olması gerekir. O yüzden 1980 sonrası Türkiye'nin de yazılacağı yapıtlarda, gerçekçi olması beklenir. O yüzden 1980 sonrası Türkiye’nin yazıldığı yapıtlarda, nesnellik, gerçekçilik önem taşır. Yazmayı düşündüğüm ve bir kısmını da yazdığım aile romanında, kendi yaşamımı, ailemi ve sürgün günlerimi yazmaya başladım. Henüz bitmedi. Kendim, ailem ve okurlar için ilginç olacağını düşünüyorum.

  1. Son olarak, yayın yaşamına adım atan TÜRKSÖZÜ Dergisi’ne ve okurlarımıza iletmek istediğiniz bir sözünüz var mı?
TÜRKSÖZÜ Dergisi'ne yayın yaşamında başarılar dilerim. Kemalist bir çizgide yayın yapılırsa, büyük dedeniz Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt'un çizgisinde yayın sürdürülürse, derginizin başarılı olacağını düşünüyorum. Derginizin ilk sayısında bana da yer verdiğiniz, yapıtlarımı anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. TÜRKSÖZÜ Dergisi'nin yayın yaşamında, başarılar diliyorum. TÜRKSÖZÜ okurlarını şimdiden kutluyorum. Saygı ve sevgiler sunuyorum.

Galeri

Bültenimize Abone Olun

YAKINDA HİZMETE GİRECEKTİR

bottom of page