MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BUGÜN DE EYLEMDE:
- Çağan Soykan

- 15 Eki
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 gün önce
Atatürk’le Birlikte Dağlarca Türk’ün Dağ Gibi Sinesinde...
Çağan SOYKAN

Fazıl Hüsnü Dağlarca... Türk’ün diline dağlarca katkı veren ulu bir çağdaş ozan... O, dağlarca emek, dağlarca yürek... Dağlarca toplumsal, ulusal, acunsal duyarlılık... Dağlarca anlayış, kavrayış, seziş, bilgelik demek. Benim Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın okuduğum ilk kitabı “Dildeki Bilgisayar”dır... Bu kitabın hem ilk olarak kapağındaki adını gördüğümde hem de sonrasında içeriğinde yer alan şiirlerini okuduğumda büyük dahimiz Oktay Sinanoğlu’nun “Türkçe, matematiksel bir dildir” sözü belleğimde yankılandı! Öncesinde ağ ortamında ve dergilerde okuduğum şiirlerinde olduğu gibi Dağlarca’nın “Dildeki Bilgisayar” kitabında yer verdiği şiirlerini okurken bambaşka bir dil ve yazın tadı aldım. Ve benim için özel anlamı olan, her şeyden önce Dağlarca ile tanışma kitabım olan bu yapıtla, İstanbul’da, bir kırtasiyenin önündeki büyükçe bir selenin içinde, 5 liraya satılan kitap yığıntısını karıştırırken karşılaştım.
Sonrasında, 2021 yılının Şubat ayında, “Dağlarca’nın özdeyişler kitabı” diyebileceğimiz Karşıdüşünce’yi ağ ortamından yeni baskı olarak edindim ve okudum. Bu kez Dağlarca’nın düşünce derinliğine şiirlerinde değil ama şiirsel tattaki özdeyişlerinde yeniden hayran kaldım. Bundan tam 3 ay sonra, Mayıs 2021’de ise “Gazi Mustafa Kemal Atatürk Eylemde 10 Kasımlarda” adlı Atatürk ve Cumhuriyet sevdası ile Türklük bilincinin dizelerinden imbik imbik, dupduru süzüldüğü kitabını okudum. Bu çok değerli yapıtı da yine bir tesadüf sonucu, ikinci el kitap satan bir kitapçı sayesinde edindim.
“Fazıl Hüsnü Dağlarca... Türk’ün diline dağlarca katkı veren ulu bir çağdaş ozan... O, dağlarca emek, dağlarca yürek... Dağlarca toplumsal, ulusal, acunsal duyarlılık... Dağlarca anlayış, kavrayış, seziş, bilgelik demek."
Sonsuzluğa erişene kadar adı hep “sol” olarak tanımlanan düşün ve yazın çevrelerinde yankılanan ancak “milliyetçi” geçinen pek çok düşün ve yazın ortamında anılmayan Dağlarca’nın bu yapıtında yer verdiği “Mustafa Kemal’in Kurdu” adlı şiirini burada özellikle paylaşma gereği duyuyorum:
Mustafa Kemal’in Kurdu
Bir kurdu vardı Mustafa Kemal'in
Kimi Orta Asya’dan gelmiş der
Kimi Anadolu’da dinelmiş der
Bir kurdu vardı Mustafa Kemal’in
Kimi Tanrı’ya, Tanrı’ya yükselmiş der
Oralarda dört yönden dört milyon dört kara ağız
Yıl 1980 mi ne.
Isırmış ipek toprağını yurdun çepeçevre ısırmış kan
Ama tohumlar tohumlar özgürlüğe, sevgiye doğru
Eksen mi ne
Daralmış yüreği yurdun ulusun
Er kişiye ölüm son değil
Bir mağara değil ki dele dele gidesin hey
Bir demir yamaç değil ki eritesin hey
Bu güç daha, bu büyük daha, Ergenekon değil
O sıra bir kurt bozdan sarı
O sıra bir kurt yakında uzakta
O sıra var, geçmişten geleceğe o sıra var
O sıra hep
O sıra bir kurt gözleri yanmakta
Işık mı desen, karanlık mı desen
Boşalır boşalır gün içre bir deli oluk
Bu bir yürekten boşluğa açılmış yaşama çiçeği
Bu bir direnç
Dağılan yayılan toplum olan bir soluk
Açlığı yalnız özgürlük üzerine
Yemiş içmiş nice zengin savaşları tok
Dört ayaklı ama, dört kara parçasınca dört ayaklı
Bin elli, gezegenlerle bin elli
Kişi ama kişi gövdesinden çok
İşte işte Mustafa Kemal’in kurdu kocaman
Kocaman bir gündü
Yurt üzre, yeryüzü üzre
Sonsuzluk üzre
58 yıl göründü
Şimdiii... Bu şiirden hareketle söyleyeceklerimiz kılıçtan keskin olacaktır! Okuyan Atsız’ın deyimiyle “Türkümsü” ise cin çarpmışa döner; Türk’se yanlış yoldan çıkıp kendine döner!Bize geçip giden koca çağlar ortaya koymuştur ki; ozan, her şeyden önce halktan olur, onun da ötesinde halkın özünde olur. Sonsuzluğa eriştiğinde de halkın yüreğinde olur. Şu yaşadığımız çağdaş acunda ise her şeyden önce halkçı olur ozan! İşte Dağlarca bu damarın en önemli temsilcilerindendir bana göre...

Nasıl ki günümüzde ozan, her şeyden önce “halkçı” olmalı ise milliyetçi de her şeyden önce halkçı olmalıdır! Halkçı olmayacaksa neci olacak zaten milliyetçi?!Halkı “ağa” kafasıyla ya da ağa kafasına öykünüp “maraba” olarak görenler, kendilerine gönül verenlere “tebaa” olarak bakanlar yani özcesi garibanın derdini durumunu umursamayanlar hiçbir zaman Atatürk’ü de doğru anlayamazlar, kavrayamazlar ve Cumhuriyeti içselleştiremezler! Yani Dağlarca’nın tam zıttı bir yerde konumlanırlar!
Ve son olarak şunu da belirtelim; sayısız biçimde görülmüştür ki Dağlarca’nın gördüğünün/görüşünün zıttı biçimde Atatürk’le iç içe konumlanmayan kurt, aslında hiçbir zaman kurt olmamıştır! O kurt taklidi yapan tasmalı köpektir! Tasması ise hep siyasal İslam’ın elinde olmuştur! Siyasal İslam’ın tasması da küresel ellerde!.. Dağlarca’yı okumanın anlamı, önemi ve değeri özellikle burada ortaya çıkıyor!
Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914 – 2008)
Hayatı Kısaca
1914: Asıl adı Mehmet Fazıl olan Dağlarca, İstanbul’da doğdu. Babasının askerliği nedeniyle ilköğrenimi sırasında sık sık okul değiştirdi.
1932: İlk şiiri “Yaşayan Ömür” İstanbul dergisinde yayımlandı.
1933–1935: Kuleli Askeri Lisesi’nden, ardından Harp Okulu’ndan mezun oldu.
1936: Piyade teğmeni olarak Erzurum’da göreve başladı.
1950: 15 yıllık zorunlu hizmetini tamamlayıp yüzbaşı rütbesindeyken ordudan istifa etti. Bu dönemde Aile, Atac, Çağrı, Devrim, İnkılapçı Gençlik, Kültür Haftası, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Yeditepe, Yön gibi birçok dergide şiirleri yayımlandı
Mesleki ve Edebi Serüveni
1951: Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde göreve başladı.
1953–1959: Çalışma Bakanlığı’nda müfettişlik yaptı. 1960’ta emekliye ayrıldı.
1959: İstanbul’da Kitap Kitabevi’ni kurdu.
1960–1964: 43 sayı süren aylık Türkçe dergisini yayımladı.
1968: ABD Pittsburgh Üniversitesi International Poetry Forum tarafından “Yaşayan En İyi Türk Şairi” seçildi.
1974: Milliyet Sanat Dergisi tarafından “Yılın Sanatçısı” seçildi.
1957–1980: Türk Dil Kurumu yönetim kurulunda görev yaptı.
2008: 15 Ekim'de, tedavi gördüğü Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu.













